Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

30 Eylül 2014 Salı

İstanbul İstanbul Olalı! Vlog

Merhaba!
İstanbul gezimi okudunuz şimdi sıra vlog izlemekte!



İstanbul İstanbul Olalı!

Merhaba!
Hiç vakit kaybetmeden yazmam lazım bu macera başka macera, koşunnn koşunnnn!
Ne desem? Nereden başlasam? Hımmm... tamam en baştan  başlayayım.
Annem ile tüm yaz İstanbul hayalleri kurduk ama bir türlü kendi kendimize gitmeye cesaret edemedik. Birde tatile falan gidemeyince iyice sıkıldık evde. Ne yapalım ne yapalım dedik, yağmur ve fırtınada İstanbul turuna gitmeye karar verdik :) Evet çok heyecanlı bir şekilde İstanbul gezimizin gününü bekledik, 28 Eylül geldi çattı hemde ne çatmak, ulan Aycan ulan Aycan fırtına var diyorlar neden hâlâ ısrar ediyorsun gitmek için sadece ben olsam neyse annem de yanımda. Artık söylenmenin değil maceraları aktarmanın zamanı. Gece 23:30'da otobüse bindik, istikamet İstanbul, arabalı vapura bindik gidiyoruz meçhule :) Denizde dalga rahat otur abla ve şimşekler eşliğinde yapılan uykusuz yolculuğumuzun ilk durağı Aziz Mahmut Hüdayi hazretlerinin türbesi, saat 03:00'da  türbe doğal olarak kapalıydı o saatte, yağmurda kapıda yapılan bir dua ve otobüse koşuşturmadan sonra Eyüp Sultan Camisine geldik, ilk defa sabah namazını camide kılacağım için heyecan yaptım ama uykusuzluktan ölüyordum kafamı bir ara annemin kucağında buldum. Namazımızı kıldık, kahvaltımızı ettik bir grup Pierre Loti'ye çıkmaya karar verdi, bir grup Pierre Loti'ye çıkanları Eyüp'te beklemeye karar verdi, o bekleyen grubun içinde annemde vardı. Teleferiğe bindik tepeye doğru yol aldık. 2 dk'lık uzun yolcuğumuzun sonunda güzel bir manzara bizi karşıladı.
  Sen Bursa'da kıçının dibinde ki teleferiğe binme gel yağmur çamur teleferiğe bin :)

Pierre Loti
İşte "selfi capture" modaya uyarım arkadaş :)

Yağmurda çekilen türlü selfie ve fotoğraflardan sonra yürüyerek Eyüp'e indik. Yaa arkadaş her şey pahalı sadece teleferikle Pierre Loti'ye çıkmak 4 tl yuhhhhh yani, iniş de 4 tl valla hiç veremem 2 dk'lık yol için tüm grup tıpış tıpış yürüyerek aşağı indik. Ben Loti yollarında yağmurda yürürken aklımda hep annem var, ne yaptı acaba diye, biliyorum çünkü grubu kaybeder anne ara sonra İstanbul'da. 
Eyüp'te işimiz bitti ve otobüsü beklemeye başladık bu sırada bir yağmur başladııııı... amannnnn diyim size! Biz yanımıza şemsiye, hırka, yelek aldık da o kadar çok ıslanmadık ama tiril tiril giyinenler dondu. Ayyyy kızzz iyiki botlarımı giymişim :)
Yağmurda 15 dk'lık beklemeden sonra otobüse attık kendimizi, sonraki durak bana da sürpriz oldu.
Taaaataaaa 1453 İstanbul panaroma
Cidden güzel bir çalışma yapmışlar, giriş 5 tl. 65 yaş üstü ücretsiz. Ben duygulanma falan kısmını geçtim üç boyutlu olaya ve canlandırmaya bakakaldım.

1453 İstanbul panaroma

Bursa'ya da böyle bir çalışma bekliyorum. Tarihi mekanların üç boyutlu halini görmek güzel olur.

1453 İstanbul panaroma
Küçük bir anektot; grubumuzda yaşlı teyzelerimiz de vardı panaromadan belli ki çok etkilenmişler ,
otobüse bindiklerinde yaptıkları yorum "ahh ahhh ahhh eskiden ne güçlü kuvvetli insanlar varmış,
ne kadar irilermiş diye izlenimlerini anlatıyorlardı. Annemin yorumu ise bambaşka "bak gördün mü atılan oklar, toplar, kılıçlar duruyor" ben şimdi desem bu çizimler canlandırma, oklar, kılıçlar da dekor desem inanmayacak o nedenle sadece susup dinledim :)

1453 İstanbul panaroma
Panaromanın minyatürü

Görmeyi can attığım yere doğru yola koyulduk Tarihi yarım ada. 
Şimdi beni ayıplama kısmına geçebilirsiniz çünkü ben Sultan Ahmet Camisini, Ayasofya'yı ve Topkapı sarayını hiç görmedim. Ayıplama kısmınız bittiyse gezinin can alıcı maceralarını yazmaya devam edebilirim. Evet Sultan Ahmet meydanına geldik ben öyle kalabalık görmedim arkadaş, sanki tüm dünya milletleri birlik olmuş yağmurda, fırtınada İstanbul'u gezelim demişler. 
İlk durak Ayasofya ama mümkün değil girmek acayip sıra var, giriş 30 tl. yuhhhh diyorum. 
Bu giriş olayı bayağı bir olaylı oldu grubu toplamak, herkese laf anlatmak, nereden bilet alacağımızı bilememek gibi... kargaşadan sonra yine iki grup oldu, bir grup Sultan Ahmet Camisine girecek diğerleri Topkapı'yı gezecek. 

Hiç izlemediğim dizinin hayranları sürekli "Muhteşem Yüzyıl burada çekildi deyip" gezdiler.
Birileri onlara acı gerçeği söylesin o dizi maketten kurulan bir sette çekildi :)

Bu sırada hava soğuk ve arada yağmur yağıyor. Ben yine annemden ayrıldım ve Topkapı sarayına doğru yola koyuldum. Bulduğumuz bir görevliye hemen "nereden bilet alacağız" "kaç tl" "müze kart nereden çıkıyor" gibi adamın 1 milyonuncu kez duyduğu soruları sorduk. Adamcağız nereden geliyorsunuz deyince Aycan durur mu yapıştırır cevabı "Bursa'dan geliyoruz ama senin Bursa'da tanıdıkların var değil mi?"  "Evet" cevabını alınca sohbet muhabbet :)
Yağmur nasıl yağıyor ama anlatamam size, bir ara annemle dönseydim camiye gitseydim keşke  diye kendime kızdım. 

Sinir harbi geçirdiğim dakikalar :)
 şemsiyeyi bir aç bir kapa içime fenalık geldi :(

Neyse gittik müze kart çıkarmaya orada da sıra var yağmur iyice bastırdı elimde şemsiye deliricem artık iyice işi dalgaya aldım, sıra bana geldi biletçiyle yine bir sohbet muhabbet, tam kartı alacağım makine bozulmasın mı? Bozulsun!  
Biletçi de az asılmadı bana, yazıkkkk kızzzz...!  Konuşmak için  mahsus mu bozdu n'ptı! Şansı yoktu ama denemekten zarar gelmez dedi herhalde :) Kartı aldım koştur koştur saraya gittik. 
Kart hakkında kısa bir bilgi;  50 tl'ye müze kartı alıp  girişlerde bir daha bilet almıyosunuz  ve 1 sene boyunca tüm  müzelere girebiliyorsunuz. 40 tl verip 2 kez giriş hakkı da olan karttan da alabilirsiniz.
Topkapı'ya biletli giriş 30 tl. 65 yaş üzeri ve 18 yaş altı ücretsiz.
Yani hayat 18 altı ve 65 yaş üstüne güzel :) 
Topkapı'yı hızlandırılmış bir şekilde gezdik ve hemen annemin yanına Sultan Ahmet camisine doğru yola çıktık.  yürüdükçe çile çektim ayaklarım su oldu, yoruldum, ıslandım mesafe yakın geliyor ama  hiç öyle değil bir baştan bir başa yürüyorsun eğer giderseniz rahat bir ayakkabı ile gidin ve bir gününüzü Topkapı'ya ayırın. Annemi camide buldum üşümüş, ıslanmış, hastaydı zaten iyice üzüldüm ona da :( Sultan Ahmet camisini de hemen turladım ve oradan ayrıldık.

Sultan Ahmet cami
Bu mimariye aşık olmamak mümkün değil.

Sultan Ahmet cami


Sultan Ahmet cami

Kısa bir not: Topkapı sarayı salı günleri kapalıymış o nedenle çarşamba yoğunluk oluyormuş ama perşembe günü daha rahatmış, cuma yine kalabalıkmış. Hayatımda hiç o kadar kalabalık bir meydan ve cami görmemiştim. Camide yürüyemedim resmen, içerisi turistten geçilmiyor. 
Zaten türk yoktu tabii pazar olunca öyle oluyordur.

Ayasofya sana uzaktan baktım!
Ne halim vardı sıra beklemeye ne dee zaman ama bekle beni Ayasofya bahara oradayım!
Otobüse bindik ve Eminönü'ne doğru yola çıktık.

Tekne turumuz vardı ama havadan dolayı iptal oldu galiba çünkü bineceğiz diye gittik köfte ekmeklerimiz alıp geri döndük. 
Eminönü'nün balık ekmeği meşhur ama biz köfte ekmek yedik.
Balık ekmek iyi değil dediler köfte ekmek yedik. Şey gibi oldu bu "oxford vardı da biz mi okumadık":) Otobüste ekmeklerimizi yiyip 2 saat kaybolanları beklerken ben adını sonradan öğrendiğim Haliç Metro geçiş köprüsüne çıkıp bu fotoğrafı çektim.
Kayıplar bulundu ve Bursa'ya hareket ettik.

Hoşça kal İstanbul!
Bu bana attğın ikinci kazık geçen gelişimde de yağmur vardı!


Sizlere bu yazıyı yazıp hemen paylaşmak istedim, aslında bir de vlog çektim ama yarın düzenlerim herhalde, yani inşallah düzenlerim :)

Son olarak; İstanbul'un büyüklüğünden her zaman ki gibi korktum ve ürktüm.
Tarihinden etkilenmemek mümkün değil, anneme "beğendin mi" dedim "hep eski binalar" dedi :))
Kalabalık ve yağmurdan pek bişi anlayamasamda bu gezi bana tecrübe oldu kesinlikle tekrar gidip sindire sindire gezeceğim. Bursa şu an bana kavanoz gibi geliyor, evet Bursa'da büyük şehir ama yok arkadaş 15 milyon insanın yaşadığıyla 5 milyon bir olur mu?
İşte benim maceralı İstanbul turum böyleydi, yorumlarınızı eksik etmeyin anacım hepinize sevgiler!

Takipte kalın!





26 Eylül 2014 Cuma

Bir Alışveriş Anatomisi!

Merhaba!
Offf offf şu anda açlıktan kafam çalışmıyor yemin ederim neyse yemin etmeyeyim ama kafamın çalışmadığı bir gerçek, ben bilgisayara bakıyorum bilgisayar bana bakıyor :)
Ağzımda da bir topan sakız cak cak çiğniyorum annemi sinir ediyorum.
"Ayyy kızzz canım sıkkın" diyerek çirkef ablaya bağlamadan konumuza geçsem iyi olacak,
alışveriş anatomisi dedim, evet bu post bir alışveriş postu ama bildiğiniz alışverişlerden değil :)
Tüm makyaj ve bakım bloglarının bildiği üzere Gratis bayram indiriminde ve bir çok markada %50'ye varan indirimler mevcut, 25-28 eylül tarihlerinde olacak bu indirimde kendimizden geçiyoruz,sanki indirim olunca bedava oluyor :) Kısaca  Gratis indirimde arkadaşlar! 
Ayyy ne uzattım beee.... Sabah 09.00'da kalktım, başka bir şey olsa kalkmam para harcanacak ya hemen kalkarım, dolmuşa bindim Bursa'lılar Gratis Altıparmak caddesinde şube açmış bilmiyorsanız çok şey kaçırıyorsunuz,  şaka şaka ne kaçıracaksınız yaaaaa... paracıklarınız cebinde kalıyor ne güzel işte :) Şaka bir yana cidden güzel mağaza olmuş, kocaman Essence falan da var, personel ilgili, ne sattığını biliyor en azından. Bir girdim mağazaya kimse yok ohhhh misss rahat rahat gezdim.

İstediklerimi aldım, instagram'da fotoğraflar bile paylaştım, neler aldım peki?

Resim yazısı ekle
The Balm Nude Dude paleti (arkadaşıma hediye)
Garnier su 11.25
Nivea siyah noktalar için bant 11.90
Benri pamuk 2.95
Elseve şampuan 13.90
City color far 1.90
The Balm ruj 12.75

Biraz ihtiyaç alışverişi oldu azalan ve biten ürünlerimin yerlerine yenilerini aldım.
Neden ben bu posta çok anormal bir şey varmış gibi yazdım ki :(
Gayet normal şeyler yapmışım aslında, Gratis çıkışında kolumda bavul gibi çantayla koştur koştur 
dolmuşa yetişeceğim diye nefes nefese kalmam ve dolmuşa dur diye işaret etmeme rağmen durmayıp beni sinir etmesi köpek gibi dilim dışarıda heykele yürüyüp dolmuşa binip eve dönmemi saymazsak.
Bursa'da bu benim için anormal ama İstanbul'da yaşayanlar için gayet normal olan bu anımı sizlerle paylaştığım için mutluyum!

Böyle abuk sabuk bir post oldu kusura bakamyın!
Karnım aç ondan böyle oldu yoksa ben gayet düzgün yazılar yazabiliyorum :)

Hoşçakalın, sevgiyle kalın!







23 Eylül 2014 Salı

Kendin yap! Parfüm şişelerinden dekoratif obje çalışması :)

Merhaba!
Şimdi ne yaptın Aycan'cığım neler yazacaksın diye sorular sorular kafanızda biliyorum.
Sakin olun ve kahvenizi alıp hemen postu okumaya devam edin!
Oldukça eğlenceli bir çalışma ile karşınızdayım.
Zülüşün işleri blogunda gördüğüm bu projeyi ne zamandır yapmak istiyordum ama hep bişiler çıkıyordu yapamıyordum, annemin dediği gibi "9 çocukla mağaraya mı kapandım sanki" neden yapamıyordum bende bilmiyorum :) Öyle böyle derken bu çalışmanın videosunu da çekmeyi başardım. Youtube videosu çekmek kolay da ayarlamaları yapıp yüksek çözünürlükle kayıt etmek iş valla, bu konuda yardımlara açığım. 
:((

Bakalım neler yapmışım!

parfüm şişesi

parfüm şişesi boyama
Sıkma mekanizmalarını söktüm ve şişeleri yıkayıp kuruladım.
Cam boyasıyla kapanana kadar boyadım, yaklaşık 4 kat. (Görünen şeffaflık kalmayana kadar)
Her katta kurumalarını beklemek önemli! 

Sonra böyle oldular :)
Videoyu izlerseniz ayrıntıları görebilirsiniz :)




Aslında video daha yüksek çözünürlükte ama movie maker 1280x720 kayıt etmiyor :(
Bellek yetersiz deyip program kapanıyor, bende 1080x720 kayıt ediyorum böyle oluyor youtube'a yüklenince :( Bu video yükleme problemine çare bulamadım, birde tam ekran nasıl kayıt edebilirim movie maker'da bilen varsa yorum yazabilir mi ? Lütfen!  (hint fakiri gibi bilgi dileniyorum yaaaa :)
İzlerken kanalıma abone olmayı unutmuyorsunuz değil mi?


Ben bu  kadar güzel bir projeye sayfalar dolusu methiye düzebilirim ama siz dua edin çok mütevazi bir insanım :)) İltifatları size bırakıyorum :) 

Beğendiniz mi?
Nasıl olmuş?
♥♥♥



21 Eylül 2014 Pazar

İnstagram Çekilişi sonucu

Merhaba!
İlk kez bir çekilişte bu kadar zorlandım ve üzüldüm.
İlk çektiğimde kazanan arkadaş beni takip etmiyormuş bende tekrar ettim çekilişi, kimseye haksızlık olmasın diye. Kazanan arkadaş 3 gün içinde dönmezse tekrar çekeceğim bu süre zarfında takipten çıkmadığınız sürece şansınız var fotoğrafı sildiyseniz problem yok paylaşanları kayıt ettim zaten.
Sevgiler!
Tebrikler @gulceclb




19 Eylül 2014 Cuma

İzledim "The Last Ship"

Merhaba!
 Bursa'da yağmurlu bir gün, yağmur falan neyse de bu Turksat 4A uydusunun atılması ve kanalların frekanslarının değişmesi çok kötü oldu. Akşam yatıyorum ne güzel kafam abuk bir filmden köfte olmuş aaaaa.... kanallar gitti, aradım, taradım internete baktım, yok yapamadım olmadı, ayarlayamadım kanalları :( Çok güveniyordum kendime "yaparım iki dk." diye  affedersiniz "nah" yaparım , öyle kaldı tv kapalı boynu bükük :( Kaldık mı karasal yayına :)
Televizyon yoksa internet var şükür elektrik olduğu sürece umudumuzu kaybetmeyelim!
Kısa süre önce Cnbc-e'de yayınlanmaya başlayan "The Last Ship" dizisini can sıkıntısından 1. sezonun tüm bölümlerini izledim. (Ayyy ne kadar salak bir cümle bu ya silmeye  üşeniyorum, atlaya atlaya okuyuverin :))  1. sezon 10 bölümden oluşuyor yani en azından ben 10 bölüm izledim.

Konusuna gelecek olursak;
Dizi William Brinkley'in kitabından uyarlanmış. 
Bir kıyamet senaryosu ile beraberiz , çok tehlikeli bir virüs nüfusun %80'nini öldürmüş.
Dünya berbat olmuş, devletler yok olmuş. Amerikan donanmasına ait Nathan James adlı savaş gemisi 4 aydır denizde gizli bir görev için Antartikadadır. Kaptan da dahil tüm mürettebat dünyada olan bitenle ilgili hiçbir şey bilmemektedir, gemide her şeyi bilen ve virüs için aşı bulmaya çalışan bilim insanı dr. Rachel Scott tüm gerçekleri açıklayınca olaylar başlar. Maceralar, maceralar....:)



 Karakterler;
Eric Dane
Eric Dane
Karizmasını yediğim, gıdığını aldığım, yakışıklı aile babası daha ne yazayım Tom Chandler için.
Geminin kaptanı görüldüğü üzere, personelin sevdiği bir kaptan, babacan tavırları ile biraz Hulusi Kentmen'i hatırlatıyor bana :) Aslında Rambo'nun denizci versiyonu, anacım bir adam her şeyi mi bilir, bu kadar mı iyi olur, çok abartı bir karakter bence. Herkesi kurtarıyor, en doğru kararları veriyor, çok iyi, çok çok çok iyi . 

Adam Baldwin
Adam Baldwin
Bu uzaklara bakan sıfır oyunculuğuyla beni sinir eden adam ise ikinci kaptan.
Kaptanın çakması yani :)
Ayyyy bu adamı sevmiyorum yaaa... Oyunculuğu çok kötüüüüü...
Bir sinirlenmesi var aman Allah'ım! Böyle kaşlarını çata çata, zaten bir tek kaş çatmayı öğrenmiş başka bir olayı yok.


Rhona Mitra
Rhona Mitra
Güzellik desen onda, zeka desen onda, ingiliz aksanı desen yine onda, o Dr. Rachel Scott.
Dünyayı yok eden virüs için tedavi bulmaya çalışan dr. Rachel tayfadan bilgi saklaması dolayısıyla pek sevilmiyor nede olsa personelin ailesi virüs yüzünden karada can çekişirken hiçbirinin haberi olmadı. Ahhh doktor ahhhh....


John Pyper Ferguson
En sevdiğim karakter adam gibi adam Tex, gemi tayfasına sonradan dahil olan bu neşeli, tatlı adam
doktor Rachel'a abayı yaktı :) Bu ispiyon benden size armağan olsun :)

Başka birkaç karakter daha var ama hiç önemli değiller.
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. 
Fanları beni parçalamassa diziyi istediğim gibi gömebilirim değil mi?
Yaaaa arkadaş bu nasıl klişe bir dizi, nasıl kötü bir dizi, bu diziyi çekerken aklınız kıçınıza mı girdi. Ayyyyy çok kötü be!  Bir kere tam bir propaganda dizisi ABD ordusunun muhteşem donanması ve iyilik meleği askerlerini izliyoruz, herkesi kurtarıyorlar hani ABD'yi bilmesek yutacağız. 
Rusları her Amerikan filmi ve dizisinde göreceğimiz üzere çok kötü.
Virüs falan bahane ABD şahane şeklinde takılan bu kötü dizi yoklukta ve can sıkıntısında  bana kendini 10 bölüm izlettirdi. 
Sevdim mi? Hayır sevmedim hatta bazı sahnelerin klişeliğine delirdim "yok artık" dedim.
Gideri var mı? Evet var. Çıtır çerez bir dizi işte pek bir beklenti olmadan, aptal sahnelere takılmadan izlerseniz iyi edersiniz benden söylemesi :)

Takipte kalın!








12 Eylül 2014 Cuma

Plastik Vazo Yenileme

Merhaba!
Küresel ısınmanın verdiği sıcaklık artışıyla yazdan kalma günler yaşıyoruz.
Bunun konumuzla bir alakası yok, zira aklıma yazacak bir şey gelmiyor sevgili takipçilerim :)
Havadan sudan muhabbetle konuya balıklama daldım :))
Uzun zaman önce yaptığım bir çalışmayı bilgisayarımın kör kuyularında bulduktan sonra hemen paylaşmak istedim. ☺ 

Plastik boyama konusunda pek başarılı değilim. Neden?
 Fırçayla boyadığım için çok iz oluyor plastik üzerinde, pon pon fırça kullansaydım daha güzel bir görüntü elde edebilirdim. Bir de plastiği ben su bazlı ahşap boyalarıyla boyuyorum ama cam boyasıyla boyanırsa daha iyi tutuş sağlar gibime geliyor, denemedim deneyeceğim ama deneyen varsa yazabilir mi? Deneyen yazar tabii, neden yazmasın, sever beni okuyucularım ♥

Bu berbat foto için çok özür diliyorum :(
Fotoğraf çekmeyi unutmuştum bunu da hemen çekiverdim :)



3- 4 kat boyadıktan sonra üzerine peçete dekupaj yaptım.
UNUTMAYIN!
Peçete dekupaj tutkalı farklı, kağıt dekupaj tutkalı farklı!


Arka kısmına ise stencil tekniği uyguladım.
Bu tekniklerin videoları umuyorum "bir gün" gelecek, umarım o "bir gün" gelir :))
Gelecekte bir gelecek değil mi? :))

Dandik bir plastik vazo kullanılabilir bir objeye dönüştü. Eskiyi yenilemeyi seviyorum.
Unutmayın her şey yenilenir, insanoğlu yenilenmez, değişmez der saygılar sunarım :)

Takipte kalın!




10 Eylül 2014 Çarşamba

Flormar Passionate Dots pd24 Ruj İncelemesi

Merhaba!
Bugün sizlere salça yaparken sürüp tüm akraba-i taallukatdan "bu ne kı", "nereye gidiyon" gibi gereksiz tepkiler aldığım, annemin "bu ruju dışarıda sürrüp gezmeyeceksin" diye telkinler alıp, gözlerimi devirdiğim, benim bayıldığım iyi ki almışım dediğim ruj olan Flormar'ın Passionate Dots koleksiyonundan 24 numaralı rujunu tanıtacağım :)) offf ne uzun cümle kurdum :)

Pembe  mor bir renk, tatlılığına bakar mısınız?
Ba-yıl-dım.
Sürümü kolay, parlak bitişli yumuşacık bir ruj.
Kalıcılığı gayet iyi.


Evet iddalı bir renk farkındayım, olsun ben çok sevdim :))
Flormar koleksiyon ürünlerini bir süre sonra indirimli olarak satışa çıkarıyor.
Passionate Dots koleksiyonundan olan bu ruju indirimli 6 küsürlü bir fiyata aldım.
Benden mutlusu yok :)


Sevgiler!



4 Eylül 2014 Perşembe

Mim #10

Merhaba!
Sonbahar geldi mi? Geldi geldi! Ne getirdi? Twitter'a tt, instagram'a kuru yaprak fotoları getirdi :)
En sevdiğim mevsimlerin ikincisi olan sonbahar tüm hızıyla hayatımıza girdi, yağmurlar, rüzgarlar başladı, tatil bitti, okullar açıldı, hadi oturun artık blogların başına :)
Bu postta; sevgili arkadaşım Beyaz Begonvil blogunun sahibesi Gülşah'ın hazırladığı mimi cevaplayacağım.

Hemen sorulara geçiyorum :)


Moda denince bu kız gibi oluyorum valla :)))



1) Sizce moda nedir?
Bence moda; kendine yakışanı giymektir. Marka takıntısı olmadan giyinmektir.
Temiz olmaktır. Mevsime göre giyinip gülünç duruma düşmemektir :)

2) 2014/2015 kış modasına bakacak olursak sizin gözünüze çarpan, hoşunuza giden ne olur?
Ayyy bu soru hiç benlik değil, hiç bilmiyorum ne moda olacak bu kış.
Hatta tv de gördüm, maskulen bir tarz olacakmış ve kızlar erkek arkadaşlarının kazaklarını giyecekmiş.
Pehhhh pehhh erkek arkadaşı bulalımda kazağı kusur kalsın :)))

3) Sevdiğiniz 3 marka ismi verecek olsanız ne olurdu?
Koton, boyner

4)Tavsiye edecek olsanız bir bayanın dolabında bulunması gereken olmazsa olmaz neyi önerirsiniz?
Beyaz gömlek ve siyak kumaş pantolon, bence her daim kurtarıcı :)

5)Peki son bir tavsiye istiyorum. Dışarıda şöyle bir baktığınızda insanlara giyim konusunda ne önerirsiniz?
Offff çok doluyum bu konuda, neden?
Çünkü çok kötü giyinen insanlarımız var hatta bazen kolundan tutup "bu ne be?" diyesim geliyor.
Mesela kilolu bayanlar neden daracık tişört giyiyor, ya da bacakları boru  gibi olan hatunlar neden daracık kot pantolon giyiyor NEDEN TANRIM? Neden olacak zevk meselesi işte yakışmıyor ama giyiyorlar.
Önereceğim son şey ise; temiz olmak kıyafetiniz nasıl olursa olsun TEMİZ olsun arkadaşlar :)


Benden bu kadar canlar bu mimi yapmak isteyen herkese gönderiyorum.
Takipte kalın !
Sevgiler :)