Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

29 Kasım 2015 Pazar

Favori 5 Dizi Video

Yeni video :) 


Takipte kalın!
instagram/aycanhatadair
twitter/aycanhayatadair
youtube/aycanhayatadair
periscope/aycanhayatadair
pinterest/aycanhayatadair

25 Kasım 2015 Çarşamba

Mobilya Boyama || Komodini Nasıl Boyadım?

Merhaba!
Çok zevkli ama bir o kadar da yorucu bir çalışma ile karşınızdayım, mobilya boyama
nasıl olur, hangi boyayı kullanmalıyım gibi bir sürü  sorunun beni bilinmeze götürdüğü 
sorular cehenneminde sonuca ulaşmanın mutluluğunu yaşıyorum.

Bol fotoğraflı ve uzun bir post sizleri bekliyor, hemen başlayalım!

Mobilyayı hangi boya ile boyamak gerek?
Hemen sizlere bir açıklama yapayım, sehpa vb. gibi küçük eşyaları boyarken izlediğim yol;
zımpara ve akrilik boya oluyordu ama ilk defa bu kadar büyük bir "mobilya" boyayacağım
için akrilik boya ile boyamak istemedim, çabuk boyansın ve  hemen kapansın istiyordum, zımpara 
yapmak da zor geliyordu açıkçası, biraz araştırma ile bloglarda Annie Solain diye bir markanın
olduğunu okudum, bu boyanın özelliği zımpara işlemi olmaksızın istediğiniz mobilyayı
boyama imkanı vermesi, youtube'da videoları var bakabilirsiniz. Bu markayı satan bayii ile
mailleştik ama tek bir komidin boyayacağım için fiyat bana biraz pahalı geldi, eğer bir kaç şey boyasaydım alırdım çünkü gerçekten merak ettiğim bir boya. Neyse işte uzatmayayım,dedim başka ne yapabilirim?Biraz daha bakındım ve Turuncu Oda  (linki koyacaktım ama hata verdi blogu , açılmadı) blogunun sahibesi Sibel hanım çok güzel mobilyalar yenilemiş ve hem youtube kanalına , hem de blogunda paylaşmış. Onun tarifini referans alarak bende tavsiye ettiği boya ve verniği aldım. 

Mobilya Boyama
Komidin bu arkadaşlar, atılacaktı yani ziyan etsem de sorun olmayacaktı zira bu benim ilk
denemem.  Sibel hanım chalk paint diye bir boya yapımından bahsetmiş, ben de hemen
malzemeleri aldım, chalk paint zımpara yapmadan mobilya boyamayı sağlayan bir karışım.
Dediğim gibi Annie Solain markasında da var. Hemen kendi chalk paint'imi yapmaya
çalıştım.



chalk paint
Dyo'nun mat dekorasyon boyası ve derz gerekli malzemeler.
Boya ve derzi Koçtaş'dan aldım. 
Boyanın içine derz karşınca ne olur?
Boya ağırlaşır, bunu önlemek adına tiner de gerekli.
Bu karşımın bir de ölçüsü var, 1'e 1 bir ölçü. 
Ben nasıl yaptım?  Boyamın hepsine derz karıştırmak istemedim, eski çinko bir tencereye
5 çay bardağı boya koydum , derzi eledim (tarifte elemek yok ama ben eledim) 5 silme kaşıkta
derz ekledim boyaya ve iyice karıştırdım, baktım boya koyuldu ve yavaş yavaş tiner ekledim.
Ne çok sulu ne de çok koyu, istediğim kıvamı tutturdum ve boyamaya başladım. 

mobilya nasıl boyanır
Çekmeceleri çıkardım ve öyle boyadım, ilk kat bu şekilde oldu.
Hangi fırçalarla boyadım?
Önce kıl fırçayla boyayıp üzerinden rulo fırça ile geçtim.
Tabii rulo fırçanın ulaşamadığı yerleri küçük fırça boyadım, ulaşabildiğim tüm bölgeleri
rulo ile geçtim.  Aşağıda gördüğünüz fırçayı Koçtaş ve bunun gibi yapı malzemeleri
satan mağazalardan veya nalburlardan alabilirsiniz.

chalk paint
Boyanın içine derz koyduğum için pütürlü bir doku oldu.
Bu görüntü beni rahatsız etmedi, zaten amaç pütür oluşturup boyanın mobilyaya tutunması.

mobilya boyama
Üç kat boya sonucu.

mobilya boyama
Boya mat olduğu için tam istediğim o görüntüyü elde ettim.

mobilya boyama
Komdinin üzeri bana biraz boş geldi, biraz renk katmak istedim.
Bu lale peçeteleri kullanacak bir yer bulamıyordum, buraya çok iyi oldu hatta cuk oturdu.
Peçete dekupaj tutkalıyla peçeteyi yapıştırdım.

mobilya boyama

mobilya boyama


mobilya boyama
Bu görüntü bana biraz yavan geldi bunu içinde yaldızlı akrilik boya ile eskitme yaptım.

mobilya boyama
Kuru ve eski bir fırça ile istediğim yerleri özellikle köşeleri eskittim.

mobilya mumlama
Sıra geldi verniğe, açıkcası vernik işin en zahmetli kısmı.
Her zaman tercih ettiğim yat vernik yerine "wax "kullanmak istedim.
Mumlama da deniliyor, mobilyaya bir bez yardımıyla yedirdim.

mobilya mumlama
Bu uygulamayı doğru mu yaptım, yanlış mı yaptım bilmiyorum.
Bilenler, uygulayanlar varsa yazsın :)
Bezi cilaya batırıp, mobilyaya yedirdim.

mobilya boyama
Sıra kulplara geldi, komidinin üzerine yapıştırdığım pembe lalelerin küçüğü yoktu
bende bu küçük gülleri kullandım, önce beyaza boyadım kulpları ve kestiğim
peçeteleri peçete dekupaj tutkalıyla yapıştırdım. Üzerine yine wax yaptım.

mobilya boyama
Öncesi ve sonrası

mobilya boyama

mobilya boyama



mobilya boyama


mobilya boyama
Vee değişimin son hali :)

Biraz uğraştırdı ama sanırım değdi tüm uğraşlarıma.
En çok sıkıntı çektiğim nokta ise boyanın sentetik olması, sentetik olunca
tiner ile inceltmek gerekiyor o nedenle kokusundan çok rahatsız oldum.
Bir daha mobilya boyarsam bu şekilde "chalk paint" yöntemi ile su bazlı boya
kullanacağım, hem az kokuyor, hem de fırçaları suyla yıkayabiliyorsunuz kolaylık oluyor.
Chalk paint hem sentetik, hem de su bazlı boya ile hazırlanıyormuş bu arada.

Nasıl olmuş beğendiniz mi?
Yorumlarınızı bekliyorum :) 

Takipte kalın!
periscope/aycanhayatadair




http://www.aycanhayatadair.com/2016/10/eski-sandalye-nasl-boyanr.html

Yeni videom için tıklayın



23 Kasım 2015 Pazartesi

İzledim || 12 Monkeys

Merhaba!
Uzun zamandır dizi tanıtımı yapmıyordum, izlediğim çok dizi  var ama çoğu devam eden diziler.
Yeni bir dizi keşif ettiğimde hemen sizlerle paylaşma isteği duyuyorum.
Aman ne kadar da çalışkan bir bloggerım.
Konumuza gelecek olursak; 1995 yapımı Terry Gilliam filmi olan 12 Monkeys filminin dizi
versiyonunu izliyoruz. Ben bu filmi çok beğenerek izlemiştim. 
Dizisini de merakla izledim ve sevdim.

12 Monkeys
(yazdığım her şey gitti şu an, kayıt edilmemiş, şimdi tekrar yazıyorum, eğer bir yorum bırakmayın
bakın size neler edicem :))

Konusu; ölümcül bir virüs tüm dünyayı ele geçirmiştir, 7 milyar insan ölmüş nüfusun sadece
%1'i sağ kalmıştır. Bağışıklığı olan bu azınlık çetelerle ve leş yiyicilerle baş etmek
zorundadır. Kaos ve ölüm tüm dünyayı ele geçirmiştir. Virüsün tüm dünyayı ele geçirmesinin
üzerinden yaklaşık olarak 30 sene geçmiştir, tedavi umutları bitmiştir, virüs sürekli mutasyona
uğruyor ve tedaviyi imkansız kılıyordur. Bir grup bilim insanı çözümü gelecekte değil
geçmişte aramaya başlarlar üzerinde çalışılan zaman makinesi ile mahkum James Cole'u
virüsün çıkış tarihine gönderirler, Cole'un amacı virüsü kimin yaydığını bulmak ve yok etmektir.
Böylece tüm dünya kurtulacaktır. Bu zorlu görevde Cole'a kimler eşlik ediyor hep beraber
görelim. 

James Cole (Aaron Stanford)
Geçmişe yolculuk yapan abimiz oldukça sert bir karaktere sahip.
İlk bölümlerde "ya bu adam kambur be, eğik duruyor" deyip başrolü almasına şaşırsam da
sonra ki bölümlerde oldukça iyi performans sergiledi. Aferin len :)
Zamanda oradan oraya yolculuk yaptı, helak oldu adamcağız, derdini anlattı kimse
inanmadı, bilim insanı olan Jones'dan çektiğini kimseden çekmedi.
Öyle oldu böyle oldu ama adam gibi adam çıktı, bakalım 2.sezonda neler olacak.

12 Monkeys
Dr. Cassandra Raily (Amanda Schull)
Rabbim "uyuz" karakter yarat demiş senaristlere onlarda bu karakteri yazmış.
Kendisi virolojist (virüslerle ilgili çalışmalar yapıyor). 2043 yılında
hastalık kontrol merkezinde bir ses kaydı bulunuyor ve bu kaydın bu hatuna ait olduğu saptanıyor.
Virüs ile bilgisi ve ilgisinin olduğu düşüncesiyle Cole'u 2015 yılına Cassandra'nın yanına
yolluyorlar. Zamanda yolculuk yaptığını iddaa  eden Cole'a inanması pek uzun sürmüyor ve
birlikte bir maceraya atılıyorlar, tabii bu macera dünyayı kurtarmak olunca pek de eğlenceli
olmuyor. Bu kadını  hiç sevmedim, üzülse de , mutlu olsa da hep aynı ağlamaklı gözler,
hayır noluyor yani öyle gözler hep dou dolu, biraz karakteri yaşa yahu, bu dünden ölmüş
dünekten düşmüş :) Gerçi Cole'a göre herkes ölü o nedenle kadın gerçekten ölmüş :)

12 Monkeys
Jennifer Goines (Emiliy Hampshire)
Jennifer büyük bir ilaç firmasının mirasçısı, babası ölünce tüm miras Jennifer'a kalıyor.
Bir nedenden ötürü akıl hastanesinde (nedenini yazmayayım çünkü ispiyona girer)
Kafayı sıyırmış, aklı gidip geliyor. Cole zamanda yaptığı yolculuklar sırasında Jennifer'ın
da işin içinde olduğunu ve onunla konuşması gerektiğini fark eder.
Böylece Jennifer'da olaylara dahil olur.
Filmde karakteri Brad Pitt canlandırmıştı ve adam harbiden müthiş oynamış.
Dizide ise bu karakter "kız" olarak karşımıza çıkıyor.
Ben dizide yeterince değer görmediğini düşünüyorum, ama 2. sezonda ne gibi bir rol üstlenecek bakalım. 

12 Monkeys
Jose Ramsey (Kirk Acevedo)
Cole'un en yakın arkadaşı, tüm ahlaki değerleriyle herkese örnek adam.
Azıcık şu adamdan bişiler öğrenin valla adam gibi adam ♥
İlk bölümlerde yan karakter yahu  "aradaş, dost" boşluğunu dolduruyor, başrolün derdini
dinlesin de adamın hangi ruh durumunda olduğunu anlayalım diye konmuş gibi dursa  da, 
daha sonra anlıyoruz ki rolü gelişecek :)  Hatta gelişti ve kilit bir yere geldi :)
Neyse söylemiyim :) Hee bir de bu adamın nasıl bir sesi var ya , bence dünyanın en seksi
sesine sahip, benim böyle sevgilim olsa hiç susturmam, susarsa da kafasına silah dayarım "konuş ulen" diye :) Oha ne sado- mazo kişiliğim varmış hee, yazdıkça kendimden korktum :)

12 Monkeys
Katarina Jones (Barbara Sukowa)
2043'de  yaşayan ablamız çok akıllı bir bilim insanı.
Zaman makinesi de bunun ellerinden çıkma, dünyayı kurtarmak için yapmayacağı şey
yok, çok hırslı. Sen var ya sen, sen  ne .... ya neyse yazdırmayın bana şimdi, hiç sevmediğimi
yazmama gerek yok sanırım. İlk bölümlerde oha kadına bak zaman makinesini bulmuş ama yanlış
zamanda diyerek takdir etsem de daha sonra hırslarına yenik düşmesi ve Cole'da kendine inandırması
ve feda etmesi oldukça sinirlerimi bozdu. Uyuz ya!

Kısaca karakterler bu şekilde, dizi hakkında da bir iki şey söyleyecek olursam; 
benim post apokaliptik ve fantastik dizi ve filmleri sevdiğim göz önünde bulundurulursa
bu diziyi de sevdiğim sonucu çıkarılabilir. Özellikle zaman makinesi, zamanda
yolculuk en çok dikkatimi çeken unsur. Ancak dizinin şöyle bir sorusu da var; acaba
tarih ve olaylar değiştirilebilir mi? Yoksa biz sadece kendimizi mi kandırıyoruz.
"Cassandra kompleksi" diye bir şeyin  üzerinde duruyor dizi yani şu demekmiş
"geleceği görmek ödül değil, ıstırap verici bir deneyimdir"  Bu konu mitolojide şöyle geçmeke;
Cassandra'nın en büyük arzusu geleceği görmek ve rahibe olmaktır. Tanrı Apollon bu isteğe
yanıt verir ve Cassandra'ya bir teklif sunar eğer onunla birlikte olursa geleceği
görecektir. Cassandra teklifi kabul eder, Apollon geleceği görme yeteneğini Cassandra'ya vermiştir,
ama Cassandra Apollon ile birlikte olmaktan vazgeçmiştir. Bunu üzerine Appollon
Cassandr'ayı lanetler, artık geleceği görse de kimseyi buna inandıramayacaktır.
Diziyi izlerken bir o tarih, bir bu tarih azıcık kafamız karışsa da konuyu güzel
bağlamayı başarmışlar, hiç sıkılmadan izledim ilk sezonu.
Bakalım bizim Cole neler yapacak, hani zamanları ziyaret edecek :)
Azıcık bizim memlekte de geleydi iyiydi, 2043 yılında hangi parti hükümeti kuracak,
neler olacak deyivereydi, hoş benim ki de soru sanki, kimin başa geçeceği her seçimde
şaşkınla izlediğimiz malum parti olur, n'olur olmasın artık hani yıl olmuş 2043 yeter bence :)

Benden bu kadar , sizlerin yorumlarını bekliyor olacağım,
2043'de değil heee şimdi,  hemen yazın, o kadar uzun yaşayacağımı sanmıyorum :)


Takipte kalın!
instagram/aycanhatadair
twitter/aycanhayatadair
youtube/aycanhayatadair
periscope/aycanhayatadair
pinterest/aycanhayatadair




20 Kasım 2015 Cuma

Fotoğrafçılık Kursu || Neler Öğrendim?

Merhaba!
Kursa başladığımdan beri  yazacaklarımı yazamamanın verdiği rahatsızlığı gidermenin vakti geldi.
Fotoğrafçılık kursuna başlayalı yaklaşık 1 ay oldu, oldukça eğlenceli geçen kurs saatlerini
ve öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Eeee.. kötü mü ettim!
 Hafta içi iki gün, üç'er saat olan kursta ilk olarak;
- Fotoğrafçılığa giriş
- Fotoğraf  makinesi kullanımı vb. temel bilgiler öğrendik.
- Şimdi ise pratik yapıp dış çekimlere gidiyoruz.

Bu kursa başlamamda ki en temel şey fotoğraf makinesini kullanmak ve bakış açısı
öğrenmek. Hepimiz elimizde telefon ya da fotoğraf makinesi "çat çat" fotoğraf çekiyoruz.
Ancak biraz temeli oturtmak fena olmaz değil mi?
Özellikle giriş ve orta seviye fotoğraf makinelerini kullanmak hiç bilmeyen birine oldukça
karmaşık gelebiliyor (bknz: ben) Makine tercihimi canon 750 d'den yana kullandım.
Oldukça da memnunum iyi ki almışım dedim şükür.  (isterseniz özelliklerini başka bir postta yazabilirim)

Sürekli otomotik modda kullandığım makineyi artık "manuel"  modda kullanmak ilk zamanlar
oldukça zor oldu, ancak hocamız sayesinde ve pratik yapa yapa öğrendim.
Diyafram
Enstantene
iso
gibi kavramlar girdi hayatıma, hoca ilk anlatmaya başladığında " Allah'ım krizzzz" desemde
oldukça eğlenceli arkadaşlar olduklarını ve farklı çalışmalar için bize gerekli olduklarını anladım.
Yavaş yavaş nasıl kullanıldıklarını çözdüm, aslında halen acemi olmakla birlikte bir fikrim var en azından :)
Diyafram; Alan derinliği , "f" ile belirtilir.
Aynanın üzerine gelen ışığı kontrol etmemiz sağlar.
Rakam büyüdükçe ışık azalır.
Misal; oldukça aydınlık bir ortamdasınız ve fotoğrafınız patlıyor o zaman ne yapacaksınız,
diyaframı kısacaksınız. Diyaframın en açık hali lenslerin üzerinde yazıyor
benim lensimde en açık hali f3.5 Buna göre kısmak demek değeri büyütmek demek yani f 8, f 11 vb.
Enstantene; kadrajın ışık alma süresini belirtir.
Rakam yükseldikçe fotoğrafa yansıyan ışık azalır.
Hareketli bir kare çekiyorsak rakamı yükseltiriz.
iso; ışık dengesi. Işığın yetersiz olduğu alanlarda enstantane ve diyafram yardımıyla
fotoğraf çekmemizi sağlar. Ancak iso yükseldikçe fotoğrafın kalitesi düşer ve "gren"oluşur.
Kısaca teknik bilgiler tabii böyle okuyunca pek bişi anlaşılmıyor ama pratikle tüm değerlerin nasıl
olması gerektiğini kavrıyorsunuz.

Bu gününe kadar; hareketi dondurma, portre, ışıkla boyama, flaşlı ışıkla boyama, mezopan ve pan tekniklerini gördük.

Mezopan
Mezopan 
Olmayan mezopan :/ Tripod'um olmadığı için maalesef düzgün olmadı.
Bu teknikte uzun pozlama gerektiriyor elinizde titretmeden ne kadar tutabilirsiniz makineyi.
2 saniye bile tutulmuyor, illa ki titriyor. Eğer titreme olmasaydı ışıklar daha düz olacaktı.

Işıkla boyama
Işıkla boyama
En eğlenceli teknik bana göre, karanlıkta ışıkla istediğiniz yapıyorsunuz ve fotoğrafa
efektler veriyorsunuz. Bu teknik için de uzun pozlama kullanılıyor ve tripod lazım.
Eğer tripod yoksa düz bir zemin de işe yarıyor.

Işıkla boyama
Bir ışıkla boyama örneği daha

Işıkla boyama
Bonus
Geçen gece çıktığımz bir çekimden kare.

doku devamlılığı
Bonus 2
Klasik bir kare :)


İşte böyle blogdaşlarım, fotoğrafçılık zor zanaat, ne kadar teknik olarak iyi olursanız
olun, bakış açısı, yaratıcılık işin en ama en zor kısmı.
Ondandır şimdi her baktığım fotoğrafa farklı bir gözle bakıyor, inceleme ihtiyacı duyuyorum.

Sizler fotoğraf hakkında neler düşünüyorsunuz?
Çekiyor musunuz?
İlgileniyor musunuz? Yorumlarınızı bekliyorum!

Takipte kalın!
instagram/aycanhatadair
twitter/aycanhayatadair
youtube/aycanhayatadair
periscope/aycanhayatadair
pinterest/aycanhayatadair

19 Kasım 2015 Perşembe

Mac Vamplify || Modern Drama

Merhaba!
Yazıya başlasam ahhh ahh neler yazacağım, üç saattir ekran bana bakıyor ben nerelere bakıyorum
hiç bilmiyorum. Hiç uzatmayacağım ve hemen postun ana konusuna geleceğim.
Katıldığımız Mac lansmanında hediye edilen Vamplify Gloss başrolümüzde.

Vamplify Gloss
İnce uzun bir tasarıma sahip, oldukça şık.

Mac Vamplify
Stoper'i hakkında pek iyi düşüncelere sahip değilim ne yazık ki!
Çok büyük, uygulama sırasında dudaklarımda taşmaya sebep oldu, renkten dolayı sürmek
zaten zor birde kocaman yapmışlar.

Mac Vamplify
Yapısını hiç sevmedim, zaten gloss olayını pek sevmiyorum.
Maybelline şu glossunu sevince belki dedim bunu da kullanırım.
Ama yanılmışım, üç kez kullandım sanırım.
Ben mi sürmeyi beceremedim, yapısından mı bilmem asla rengi eşit dağıtamadım.

Mac Vamplify
Bu fotoğraf sürer sürmez çekildi.
Bir süre sonra dudak kenarlarında rengin açıldığını gördüm.
Yapısı çok çok çok yoğun o nedenle beni rahatsız etti.
Tüm sorunlar renkten dolayı da olabilir, bilemiyorum.
Ben ne yaptıysam sevemedim, bordo ruj sürmek zor, siz bir de bordo gloss sürmeyi
deneyin. Dişlerime bulaştı, taştı, silmek ayrı dert, sürmek ayrı dert. 
Kısacası sevmedim.


Takipte kalın!
periscope/aycanhayatadair



16 Kasım 2015 Pazartesi

GÜRBAY TURİZM REZİLLİĞİ

Merhaba!
Ne merhabalık halim var ne de size güzel atarlarım.
Çok sinirliyim. Neden?
15.11.2015 tarihinde Bolu- Abant- Yedigöller turuna katıldığım GÜRBAY turzim
rezilliğini anlatmak istiyorum. 
Gece saat 01.30'da "lüks otobüs" dedikleri 95 model minibüsten bozma otobüsle
arka koltukta 5 kişi yolculuğa çıktık. Minibüsün arkasını beşler gibi otobüs yolcuğu!!!
Neyse muavine dedik, ön sıra boş oraya geçelim 2 kişi, geçtik oturduk, 3-4 saat bu şekilde
yolculuk yaptık. Muavinde arka kapının önünde merdivende söylene söylene oturuyor.
Ona yer yokmuş, nereye oturacakmış!!!
Yani biz boş koltuklara geçtiğimiz için ona yer kalmamış!!!
Kahvaltı molası verildi. Arkada yatan uyuyan kızı kaldırdılar ve kendileri de arkaya geçip oturdular.
Evet 3 kız 2 adam arka koltukta yolculuk yaptılar.
Biri muavin (host) diğeri yedek şöferrrrr, Birde hor hor uyudular kızların üzerlerinde uyandılar.
Sanki hiç problem yokmuş gibi davranmaları da gerçekten garip.
Biz arkanın önünde oturuyoruz halen, sonra dedik böyle böyle rahatsızlık var burada.
Madem yeriniz yok şoförle hosta arkayı 5 kişi yapmasaydınız.
Ya da arka sırayı boş bırakın elemanlarınıza, bizi ikili koltuklara oturtun.

Lüks araç mı? 95 model Küçücük otobüs, otobüs bile diyemiyorum.
Öğle yemeği pişmemiş sucuk!
Rehberlik wikipedia'dan alınan otobüste söylenen 3 cümle.


Şikayetimizi yaptık ama moralim bozuldu ve acayip modum düştü.
Sonuçta ben oraya kafa dağıtmaya gidiyorum.
Neyse ben yine ikili koltuğa oturdum ve tur rehberi kadın geldi, "orası
yedek şoförle, hostun yeri"dedi. " arkaya geçeyim yani" dedim "evet" dedi.
Arkaya geçtim arkası yine 5 kişi. 
Ön koltuklara oturan olmadı bu arada.
Sonra tekrar mola verildi. Üşüdük otobüse gidelim dedik, bi baktık host arka koltuğa
yatmış. Gidemiyoruz yerimize. Bekledik ön koltuklarda kalksın diye.
Sonra tur sahibine dedik yatıyor orada, gitti çocuğu kaldırdı.
Dedim "ben buraya oturmak istiyorum"  "tabi geç" dedi.
Tabii diyorsunuzda sonra orası şoförle hostun yeri diyerek kaldırıyorsunuz, bir kalk
bir otur ne iş böyle bu dedim, bir daha kalk derseniz oturmayacağım dedim.
Yok yok biz işte öyle demedik falan diye geveliyor.
Ben oturdum iki dk. sonta yanıma tur rehberi kadını yolladılar, kadın yanımda
yolculuk yaptım. Arkadaşlar arkamda 4 kişi yola devam ettiler.
Kadın uyudu üzerime hor hor...
Benim sinirlerim laçka oldu.

Yedigöllere gidiyoruz bir ara mola verdik arkadaşıma dedim sen geç öne ben o kadının yanına
oturmak istemiyorum resmen üzerime yattı.
Neyse arkadaş geçti oturdu ve yedigöllere gittik. Arkada orta koltukta oturuyorum ne duyayım!
Önde benim hakkımda konuşuyor turun sahibi.
"o kızı da memnun edemedik, Selahattini gönderdik olmadı, Nazlı'yı gönderdk olmakdı"
Ne demek bu ya !!! Ben orada duyuyorum, kadına dedim benim hakkımda konuşuyorlar
ne kadar ayıp, ben buradayım ve hiç hoş değil, rahatsız oluyorum ve sinirlerim bozuk"
dedim. Kadın bana "kötü birşey demiyor ki" dedi.
İnanamıyorum, özür dileriz diyeceğine!!!
Yedigöllere geldik, yollar çok kalabalık ve otobüs adım adım gidiyor, milleti indirdiler
yolda "yürüyün buradan " dediler, Ben inmedim, otobüste kalanlar da vardı.
Tur rehberi kadın "sen inmiyor musun" dedi. " hayır" dedim.
Sonra ne yaptı biliyor musunuz? 
Önünde oturan, tanıdıkları olduğunu zannettiğim kişilerle hakkımda konuştular.
Önümde resmen konuşuyorlar.

Size konuşmaları da yazıyorum hemen;
Önde ki kadın "ayy kaynadık resmen, bu nasıl bişi"
tur rehberi" buraya uyumaya gelinmez"
öndeki kadın "gıcık gıcık  işte"
tur rehberi " ne yapalım canım elimizden bu geliyor"
öndeki kadın " ayy boş ver, biz harikayız"

Turcu kadın sonra bana baktı ve güldü.
Hiç abartmıyorum olaylar böyle gelişti.

Terbiyesizlik ve rezillik!!!

Tur sahibinin de problem olduğunu gördüğü halde olaya müdahale etmemesi ve özür 
dilememesi de ayrı bir komiklik.

Gelirken ben yine arka koltuğa geçtim, 6 saat boyunca ağlayarak, rencide olarak 
yolculuk yaptım. Moral ve motivasyon olarak düştüm, sinirlerim bozuldu ve günüm berbat oldu.
Kimin hakkı var buna, 90 tl para verdim, paramı helal etmiyorum.
Hak etmiyorsunuz!

Gelirken kestirme yoldan gidicez deyip bir buçuk saat taşlı dağ yolunda yolculuk yaptık.
Kaç kez kaybolduk bilmiyorum.
Tam bir rezalet.

Bu turu asla ve kat'a tavsiye etmiyorum!!!

11 Kasım 2015 Çarşamba

Şarj edilebilir diş fırçalarına dair doğru bilinen yanlışlar

Manuel diş fırçası şarj edilebilir diş fırçası kadar iyi temizler!
Yanlış.  İlk kullanımdan itibaren şarj edilebilir diş fırçaları manuel fırçalara oranla  2 kat daha fazla plak temizler. Bu özellik dişlerinizin yalnızca dış görünümü için değil, sağlığı için de oldukça önemli. Plak, dişin dış kısmını kaplayan bakteri tabakasıdır. Bakteriler yediğimiz yiyeceklerdeki şekerle beslendikleri için, zamanla asit oluştururlar. Bu nedenle bakterilerin diş yüzeyine yerleşmesi, diş ve diş eti hastalıklarının en önemli sebeplerinden biridir.
Oral-B’nin elektronik fırçalarının tamamında fırça başlıkları yuvarlak olarak tasarlanmıştır. Bu yenilikçi tasarım sayesinde her dönüşte farklı bir açıyla dişin tüm yüzeyinin temizlenmesine olanak sağlar. Küçük boyutuyla her bir dişin yüzeyine ve diş aralarına rahatlıkla ulaşabilir.
Şarj edilebilir fırçalar yalnızca ağız ve diş sağlığı konusunda problem yaşayan kişilere tavsiye edilmektedir!
Yanlış. Oral-B’nin yaptığı bir anket çalışmasında, katılımcıların %39’unun ancak dişleriyle ilgili herhangi bir problem yaşadıktan sonra şarj edilebilir diş fırçası kullanmaya başlayacaklarını belirttikleri görüldü.
Ağız sağlığında tedaviden çok koruma yöntemi izlenmesi tavsiye edilmektedir. Çünkü dışarıdan yapılan herhangi bir müdahale, ne kadar iyi olursa olsun kendi dişinizin sağladığı rahatlığı ve fonksiyonelliği sağlamaz. Dişleri korumanın en önemli yolu, ağız ve diş problemlerinin bir numaralı sorumlusu olan plak tabakasını ortadan kaldırmaktır. Şarj edilebilir diş fırçaları, plak temizliği konusunda manuel diş fırçalarından %100’e kadar daha fazla etkilidir. Plak, yapışkan bir madde olduğu için diş fırçanızdan da ayrılması zordur. Bu nedenle diş hekimleri ortalama 3 ayda bir diş fırçanızı yenilemeniz gerektiğini söylüyor.
Şarj edilebilir diş fırçası da kullanıyor olsanız, 3 ayda bir fırça başlığı  değişimini gerçekleştirmek durumundasınız. Oral-B, elektronik diş fırçanızı kolayca yenilemeniz için değiştirilebilir başlıklarla size sunuyor.
Nasıl bir diş fırçası kullanıyor olursanız olun, diş fırçalama süreniz aynı olduğu için aynı etkiyi yakalayabilirsiniz!
Yanlış.  Diş hekimleri, dişlerinizi günde en az iki kez, 2 dakika fırçalamanızı öneriyor. Ancak yapılan araştırmalar ve klinik deneyler, dişlerinizi 2 dakika şarj edilebilir diş fırçalarıyla fırçalamanızın çok daha etkili sonuçlar almanızı sağladığını gösteriyor.
Şarj edilebilir diş fırçaları diş yüzeyine zarar verir!
Yanlış.  Yukarıda bahettiğimiz anketin bir başka ilginç sonucu da, anket katılımcılarının %5’inin şarj edilebilir diş fırçasının diş yüzeyine zarar verdiğini düşünmesi. Oral-B’nin şarj edilebilir diş fırçaları, basınç göstergesi sayesinde diş fırçasını dişinize çok fazla bastırdığınızda çalışmasını durduruyor.
Tüm şarj edilebilir fırçalar aynı özelliktedir!
Yanlış.  Herkesin diş yapısı birbirinden farklı. Bu nedenle Oral-B kullanıcılarına birbirinden çok farklı özelliklere sahip farklı şar edilebilir diş fırçaları sunuyor. Hassas dişetleri için, farklı büyüklükteki diş aralıkları için ya da sararmış dişleri beyazlatmak için birbirinden farklı bir çok diş fırçası modeli bulunuyor.
Detaylı bilgi almak için videoyu izleyebilirsiniz. Ürün alternatiflerini görmek için tıklayınız.

KAYNAK: www.uplifers.com


Bir boomads advertorial içeriğidir.

10 Kasım 2015 Salı

Ahhh... Cnbc-e ahhhhh...

Merhaba!
Dertliyim dostlarım! Ne zaman bitecek bu çile, dünyanın derdi zaten bitmiyor bir de
aptal kutusunda tek izlediğim kanal satıldı. Cnbc-e ne çok sevmiştim  seni.
Neden Ferit sattı seni :(

Bu sene Doğuş grubuna ait olan Cnbc-e kanalı, Discovery'e satıldı.
Şu anda  TLC adıyla kanal yayın hayatına devam ediyor.
2000 yılından beri yayında olan Cnbc-e artık yok.
Gençliğimin anıları gitti sanki, içime oturdu satılması :/
Azıcık anılarımı yad edelim, ne dersiniz?

Liseye yeni geçmişim okul inanılmaz sıkıcı, alışma süreci vs. sinir bir durum.
Eve gelir gelmez hemen tv açar komedi dizilerini izlerdim.
Evde tek televizyon var, rahmetli babam haber ve spor delisi olduğu için o yokken
sürekli Cnbc-e açıktı evde. Babaannem "ne anlıyorsun bunlardan kızım" diye söylene söylene
izlerdim dizilerimi. Bir süre sonra eski televizyonumuzu yaptırdık, Grunding marka,
tabii ki tüplü ve arada tornavidayla çalışırdı pek iyi göstermezdi ama yine de idare
ederdi. Odama koyduk eski bir televizyon sehpasının üzerine.
Yere uzanıp dizi keyfi yapmak harikaydı.

İşte bizim eski televizyonumuz. Offf offf aynısı ya... 
Başka görselde çıkmadı, keşke bir fotoğrafını çekseydim :/

Elbette sadece yazın odama gidebiliyordum, çünkü kışın ev buz gibi, nereye gidicen
odaya, zatürre olursun valla. Sadece oturma odasında soba yanıyor, salona adım at yeminle
kuzey kutbu, hele mutfağımız tövbe, kışın mutfak yasaklı bölgeydi :)
Nedense annem Grundig marka muhteşem televizyonumuzu hatta sonradan uzaktan
kumanda taktırdığımız televizyonumuzu salona aldı.
Bana yine yollar göründü, sırf Cnbc-e ve film izlemek için kışın buz gibi soğuğunda
battaniye, yorganla tir tir titreyerek koltukta yatar, beyaz koltuklar kirlenmesin diye de altıma
çarşaf yayardım. Babam "dondun kızım yeter artık gel" desede ona kızdığım için girmezdim
odaya :) Burun ve kulaklar iptal olurdu soğuktan.
Ahh ahhh ne eskilere gittim be...

İşte böyle bir maceraydı benim Cnbc-e maceram.
Birde gerizekalı kardeşim var ki beyinsiz beni sinir ederdi.
Anneme "annaaeee bu yabancı diziler varya hep ayıplı şeyler yapıyorlar heeee"
diye anneme salak salak şeyler söylerdi. Aksi gibi annem ne zaman odaya girse
hep ya sevişme sahnesi ya da öpüşme sahnesi çıkardı. Hey Allah'ım ya ne günlerdi...

Eskiden dizilerde daha bir eğlenceliydi,  sansür falan da yoktu böyle.
Şimdi kadehler falan sansürlü, bir nesil alkolün buğulu bir sihir olduğunu sanacak.

En sevdiğim Cnbc-e dizileri ise;
Married with Children
En sevdiğim komedilerden.
Sürekli mutlu ve harika ailelerin yerini sinirli bir baba, sorumsuz bir anne almış.
Sinir bozucu komşularda bu işin içine girince "örnek olmayan" aile kavramını çok iyi işleyen
bir komedi çıkmış. Vaktiniz olursa bir bakın derim :)

buffy dizisi
Ahh ahh o vampirlerin ata dizisi.
Elinde kazığı geceleri vampir avlardı.
Kasaba cehenneme açılan kapıyı barındırır, her sezon dünyanın sonu gelirdi :)
Ne diziydi be :) 

angel dizisi
Buffy çok tutunca spinoff'unu  da  çekmeyi ihmal etmediler.
Angel Buffy'nin sevgilisiydi ama ruhu vardı, bunlar birlikteydiler ama imkansız aşk vs.
işler :)  Arada Buff'de olan karakterler Angel'ı ziyaret ederdi. Ne değişik şeylerdi o zamanlar
için. Angel'a aşık olduğumu söylemiş miydim? ♥
         
two guys a girl and a pizza place
Bu diziyi de adı çok uzun olduğu için hatırladım.
Pizzacı dükkanı olan üç arkadaşın komik hikayesiydi sanırım.
Çok fazla hatırlamıyorum :)

who's the boss?
Bu dizi baya bi eski ama yayınlanıyordu Cnbc-e'de .
Seviyordum, oldukça eğlenceliydi.

dawsons creek
Ayyy bu diziyi gençken izlemeyen var mı?
Ülkemizde 12348967 bölümlü Kavak Yelleri'nin yabancı versiyonu.
Sanki Dawson's Creek aşırma gibi yazdım ama tabii ki değil.
Orjinali bu dizidir. Her kızın dizideki tüm erkekler ile yattığı, her erkeğin de dizide ki tüm
kızlarla beraber olduğu bir gençlik draması. O dönem için fırtınalar koparıyordu.
Nasıl beklerdim yeni bölümü heyecanla. Acaba Joey kimi seçecek?
Ayy kimi seçerse seçsin ya :)) Tüm oyuncular bu diziyle patladı, kimisi çok
başarılı oldu, kimisi yok oldu gitti.

nip/tuck
O bir fenomen, o bir çılgın.
Bu dizide Allah ne verdiyse vardı.
Seks, cinayet, komplo, manyaklık, yaa aklınıza ne gelirse.
Özellikle ilk sezonlar çok iyiydi ama sonra boku çıktı, sapıtmaya başladı.
Şimdilerde yeniden çekilmesi gündemde.
Konusu; iki estetik doktorunun maceraları.

Bence komedi dizilerinin içinde en iyisi.
Bayılıyordum bu diziye.
Bu kadar komik olabilir bir sit-com. Kesinlikle izleyin.

Efsanelerden biridir ama ben nedese bu diziyi anlayamadım.
Sanırım kafam basmadı.
Yeniden izlemem gerek :) 

Ömrü kısa olsa da klasikler arasına girmiş bir dizidir.
Gençlik draması.

rome
Rome
Bence Spartaküs'ün atası bu dizidir.
Çok çok başarılı bir yapımdı ama çekimleri çok maliyetli olduğu için yayından
kaldırılmıştı o dönem.

Aklıma gelen eski Cnbc-e dizileri bunlardı.
Söylemeden geçmeyeyim, bana altyazılı filmleri, dizileri sevdiren kanaldır.
Hele bir de dergisi yok mu? Her sayısını alırdım, editörlerin atışmaları vardı
ikinci sayfada bayılırdım. Sonra editörler değişti, dergi yayından kalktı, 
aplikasyonu var ama artık onu da bitirdirler. çok üzülmüştüm dergi yayından
kalkınca, tüm hediyeleri durur hala, iskambil kağıtları, defterler, posterler.
Şimdi hepsi hatıra oldu bana :)


Çok duygusallaştım, saat 01:30'da bu kadar duygusallık beni bozar.
Sizler yazın, hangi dizleri izlerdiniz, severdiniz?
Yorumlarınızı her zaman olduğu gibi bekliyorum ☺