Merhaba!
Filmden çıktıktan sonra evde anamın dokuz numara şişlerini alıp
ritim tutmaya başladığım, davulcu olacağım dediğim film "Whiplash".
Canım sıkkın, ne yapsak da milletin aptal saptan konuşmalarını unutup kafa yapsak diye
geyik yaptığımız sırada, evin her kapısından çocuk sesi gelirken kafayı yememek için evden kaçsak keşke diye hayıflandığım anda "hadi sinemaya gidelim" dedik.
Ohhh kıçımı kaldırıp sinemaya gidebildim sonunda.
Tabii sömestir tatili olduğu için tüm dandik filmler vizyonda.
Ne izlesek diye çok düşünmedim anlayacağınız, Whiplash'ı gördüğüm an hemen yorumları
okuyup, Oscar adaylığını da görünce "aaaaa Akademi aday göstermiş, hemen gitmeliyim" dedim.
Amannn ne Akademisi ya merak ettik gittik, zaten koca Bursa'da sadece iki solanda gösterimde.
Buna şükür deyip hemen yorumlarımıza geçelim.
Sıkıntıdan ölürsem parama yazık, ama yine de oturup izlerim dedim ilk 10 dakikada.
İyi ki de demişim, valla biz kuzenle çok beğendik.
Kısaca konusu; ülkenin en iyi müzik okullarından birinde okuyan Andrew Neyman
bir gün antrenman yaparken okulun "psikopat" hocalarından Terence Fletcher'in dikkatini
çeker.(çekmez olaydı) Andrew'ın kapasitesinin ortaya çıkarması için yapmadığı kalmıyor.
Psikolojik şiddetin alasını yapan Fletcher'ın sınırı yok!
Senaryo &Yönetmen; Damien Chazelle
Oyuncular; Miles Teller, J.K. Simmons, Paul Reiser,Melissa Benoist.
Süre: 1saat 47 dk.
Yuhhhh... dediğim sahneler oldu, o psikopat manyağı öldüresim geldi yeminlen.
İşte bu çocuğun bu zorlu yolda başına gelenler, canlarım siz başarılı müzisyenlerin
nasıl zirveye çıktığını görmek istiyorsanız buyrun görün dediği bir film.
Aferin yok, poh poh yok, şakşakçılık yok." Güzel de anlatmış derdini tasasını.
Oyuncular ise on numara, J.K Simmons'ı kesin Oscar alır gibime geliyor.
Tabii kısmet, Simmons sen konuşmanı hazırla cebine koy, 231446 kişiye teşekkürü
unutursun sonra : )
Filmlerden değil de ben adamı daha çok The Closer dizisinden hatırlıyorum.
Orada da severdim, sevdiğim kadar varmış, Andrew rolünde izlediğimiz
Miles Tiller' ise davul çalarken ki yüz ifadesi ♥
Takıldığım bir iki yer var; mesela "müzik göreceli değil mi?" diyor kuzeni Andrew'a
Andrew "hayır" diyor. Nasıl yani teknik önemli, başarmak için çok ter dökmek
lazım, kan ter içinde kalmak lazım ama "ruh" nerede?
"Jaz yapma" diye bişi vardır bilir misiniz bilmem, çok konuşana
"Jaz yapma" denir, jazz müziğinden işte bu kadar anlarım ama müzik sadece teknik,
çok çalışıp başırılacak bir şey midir?
Yani Terence gibi hocam olaydı olur muydu bu iş? Bilemedim!
Neyse oralara çok şey etmeyelim, zaten dinlemişim ne güzel müzikler, filmden çıkmışım
keyfim gcır, minibüse bir bindim "sufi" müziği eşliğinde önümüzde ki sarhoşları dinledim.
Ayyyy resmen kültür şoku! Hemen Louis Armstrong dinleyip kendime gelmeliyim:)
Kısaca beğendik, siz de izleyin bakalım yorumlarınızı bekliyorum.
Daha fazla bilgi için Tık
Bursa sağ olsun pek alternatif bırakmıyor zaten. Her film gelmiyor ne yazık ki...
YanıtlaSilBu film beklenilmediği kadar gişe yapsa da bir o kadar da çok eleştirilen bir film. Özet geçersem; ben beğendim:)
Valla ben de sevdim, hele o son 9 dakikalık solo ♥♥
Sil