Merhaba!
Hiç merhaba falan değil, bildiğin siyah simsiyah, bugün blog arkadaşım Nur'un evinde toplandığımız günü yazacaktım kimi zaman güldüğümüz, kimi zaman hüzünlendiğimiz günü, ama olmadı yazamadım 200 işçi mahsur, 17 işçi ölü, 11 yaralı can varken yazamadım elim gitmedi klavyeye. Böyle bu memleket zor, hep bir boğaz düğümlenmesi, hep bir yürek burkulması, her an hazır acıya kalpler, hep bir bekleyiş...
Hiç merhaba falan değil, bildiğin siyah simsiyah, bugün blog arkadaşım Nur'un evinde toplandığımız günü yazacaktım kimi zaman güldüğümüz, kimi zaman hüzünlendiğimiz günü, ama olmadı yazamadım 200 işçi mahsur, 17 işçi ölü, 11 yaralı can varken yazamadım elim gitmedi klavyeye. Böyle bu memleket zor, hep bir boğaz düğümlenmesi, hep bir yürek burkulması, her an hazır acıya kalpler, hep bir bekleyiş...
Bir gün gülsem, diğer gün mutlaka bir acı, çocuklar tecavüze uğrar, işçiler ölür, kadınlar sokak ortasında öldürülür, kesilir, dövülür. Haberleri izlerken edilir en ağır küfürler, izlememek için zor tutarsın ama yok olmaz Ne oluyor?
Neden olmuş?
Nasıl yapmış?
Nasıl kıymış?
Kaza nasıl olmuş?
Kurtulan var mı?
sorularına genelde göz yaşları eşlik eder, bir yutkunma hali ile boğaz acısı ile birlikte mideye kocaman bir yumruk.Ben bu yazıyı yazarken aklım hep yakınlarını bekleyen vatandaşlarda, kocasını, ağabeyini, arkadaşını, babasını, dostunu, oğlunu bekleyenler...
En zoru beklemek derler ya "can" bekliyorsun "can" zaman geçmez, kalp atar hızlı hızlı, ne yapacağını bilemez insan, içi içini yer "nasıl acaba" sorusu, dualar eşlik eder kafandaki düşüncelere "Allah'ım n'olur"...
Soma'da yaşananlar ders olsun diyorlar! Ne dersi, daha kaç kez kalacak kömür ocakları sınıfta, kaç eksi not alacak, çokkkk çokkkkk
Onlar her gün evden helallik alarak çıkan, ölümle burun buruna değil kol kola çalışan yüzleri kara, kalpleri ak insanlar. Allah'ım güzel haberler inşallah.
"Onlar göçük olacağını bilerek giriyorlar madene" diyen bir zihniyetin eseri tüm bunlar. İnsana birazcık değer veriyor olsak maden işçilerini bekleyen ölümleri en aza indirmiş olurduk şimdiye kadar...Ama nerede insana değer veren batılı ülkeler seviyesine ulaşamadığımız gibi yönümüzü sürekli ters yöne çeviriyoruz. Sonunda madencilerimizi göçük altında, kadınlarımızı sokak ortasında, çocuklarımızı metruk yerlerde ölüme terk ediyoruz.
YanıtlaSil:-((((
YanıtlaSilMaalesef yurekler yandi, ocaklar sondu, cocuklar babasiz, anneler evlatsiz, kadinlar essiz kaldi. Unutmalim bunu dilerim, bunun hesabini soralim.
YanıtlaSilAsıl acıma, aslında, her iki taraftan da bu kötü halin üzerinden siyasi prim yapanlara gerekir. Ne hale gelmiş insanlık...
YanıtlaSil